Işık Cemaati İçyüzü 2

MÜSTAHAK OLDUKLARI BİR CEVAP

Birinci yazımızda, umumhaneleri bile utandıracak şekilde fuhş albümü "Yüzkarası Basını ele aldıktan sonra, ikinci yazımızda da "Aceze Basın" başlığı altında güya cephemizden olan gazeteleri teşrih masasına yatırdık ve bunlardan "Hakikat" isimli hakka hiyanet gazetesi bir tarafa, hepsini kendi aczleri içinde iyi niyet sahibi, fakat gayeye lâyık olmaktan uzak, İslâm dâvası yolunda gerekli madde ve mâna imkân ve teçhizatından mahrum organlar olarak gösterdik. Maksadımız kalbce müşterek olduğumuz bu organları acı bir nefs muhasebesi ve kalkınma hamlesine davet etmek ve bu arada, dâvamızın sadece haini olmak mevkiinde, hakikat kaatili "Hakikat" gazetesini, İslâmm nereye, hangi dalâlet kutbuna kadar alet edildiği noktasından teşhir ederek müminleri uyandırmaktı. Bazı devlet dairelerinde bedava dağıtılmaktan öteye hiçbir satış ve sesi olmayan, fuhş gazetelerinden daha iğrenç ve küfür organlarından daha zararlı bu kâğıt parçasını, bir hiç ve sıfırdan ibaret kendi nefsi için değil, tek nüsha satmasa bile, memlekette İslâmı nerelere kadar düşüren bir neşir vasıtası bulunduğunu göstermek için, sırf prensip bakımından ele almıştık. Bir de bu gazetenin başındaki, sonradan "İbn-i Sebe"den daha alçak olduğunu gördüğümüz şahsın, Necip Fazıl ile aynı kapıya bağlılık iddiasına rağmen, bu havsala yakıcı ve beyin törpüleyici haltları nasıl karıştırabildiğinden doğan bir hayret ve dehşettir ki, bizi bu harekete zorlamıştı. Malûm şahıs, Büyük Veli'ye mensup bulunduğu yalanından devşirilme mânevi kredi sayesinde, şeriat bütününden zerre feda etmez bir kişi görünmenin imtiyaziyle, durup dururken "şeriat istenemez, teokratik idare Özlenemez!" sloganıyle din düşmanlığını ilândan kaçınmayan bir Başbakana sadece iman vesikası vermekle kalmıyor, ona mason diyenlerin kâfir ve yardımcı olmayanların dinsiz olduğunu iddiaya kadar varıyor, onu desteklemeyi ibadet derecesine çıkarıyordu.

Kendisine, hakkında kaleme aldığımız yazının haberini verdik ve müdafaasını istedik. Büyük Veli'nin yakın akrabası ve gerçek bağlılarından nicesinin bu adamı bir sahtekâr olarak tavsif ve tasvir etmelerine rağmen, onlara mukavemet ediyor, ithamlarına katılamıyor ve açıkça gördüğümüz bu yazılara karşı gözlerimize inanamaz gibi oluyorduk.

Karşılaştık. Merkum şahıs, bin dereden su getirdikten sonra, aynı dalâlet tavrına Büyük Velî'yi ortak gösterecek korkunç bir denaet ve şenaat edası takınmaktan çekinmedi ve bize, ikinci sayımızda neşrettiğimiz, riyakârlık ve sahtekârlık şaheseri mektubu yazdı. Evinden de telefonu açarak, ağlamaklı bir sesle "Bütün bunlar benim hakkımda bir komplodur; insafınıza sığınırım!" tarzında lâflar etti. Bizden de, "beraetiniz için elimizden geleni yaptığımız halde maalesef muvaffak olamıyoruz!" cevabını aldı.

Bunun üzerine "Aceze Basın" başlıklı, gayet efendice, o hacîl mektubun mânasını bile açığa vurmaktan çekinici ve bunları yaparken yüreğimizin nasıl kanadığını belirtici yazıyı neşrettik. Sanıyorduk ki, hakikat kaatili, mektubunda da ima ettiği gibi, susacak, "gık!" bile demeyecek, hattâ küçük bir vicdan eseri göstererek "Ben bu zamana kadar Başbakanın şeriate bu türlü hücumları olduğunu bilmiyordum; şimdi anladım ve onu desteklemekten el çektim! İstiğfar ederim!" demek asaletini gösterecek, böylece etrafımızdaki küfür halkasını kuvvetlendirmeye yarar bir cidal açmaktan çekinecek ve üstüne bir perde atıp gizlenecek, bizi daha fazla tahrik etmekten kaçınacaktır.

Hayır! Böyle olmadı! Hakikat kaatili ve Hak haini, bu zamana kadar Necip Fazıl'a hiçbir dinsiz, yahudi, mason, komünist ve devrimbazın çatmadığı şekilde kâbuslara bile sığmaz isnat ve iftiraların türlüsü ve taarruz lisanlarının en mülevvesiyle mukabeleye kalkıştı. Necip Fazıl'ı, yahudilerden para alan, içki ve kadın meclislerinde, Necmeddin Erbakan'la karşılıklı kumar masasında bir tip olarak tasvir etmeye yeltendi. Necmeddin Erbakan'ın arkasına bir çift abdest takunyası koymakla da, kâfirlerin müslümanlara bakışını tam benimsemiş oldu. Necip Fazıl dururken Necmeddin Erbakan'ı karıştırmasına ne lüzum vardı? Vardı; çünkü emir bâbadan geliyordu ve Demirel aleyhtarı olarak bir taşla iki kuş vurulmasını hedef tutuyordu...

Bütün bunları tertipleyen münafıklar şahı, necaset faresinden daha pestpâye maşasına bunları yaptırdıktan bir gün sonra da, Başbakan'i niçin tuttuğunu İzah ederken, buna Büyük Velî'yi senet gösterecek derecede, din, iman, haya ve ahlâk kayıbına uğramaktan korkmadı.
Evvelki sayımıza yetiştirebildiğimiz (Büyük Doğu'nun haftalık olması ve gününden hayli Önce hazırlanması, ânı ânına cevap vermemize mânidir) ve "Sizi Allah'a ve o Büyük Velî'ye havale ederiz!" deyip bu menfur boğazlaşmayı kapatmak istediğimiz mukabelemizden sonra ise, aynı hak telvisçisi gazete, 5 sütün üzerine, hiçbir mâna ve delâleti olmayan bir fotoğraf oturtarak, Necip Fazıl'a, bütün küfür kelimelerini bir çuvala doldurup rastgele çekercesıne, ağız dolusu sövmeye davranmaz mı?
Bazı asabî gençlik teşekkülleri bu gazeteyi basmak, yakmak, yıkmak ve bu alçakları eşşek sudan gelinceye dek dövmek teklifinde bulundukları halde, Necip Fazıl, karşı cephenin böyle bir fırsattan faydalanmasına meydan verilmemesi için bütün bu teklifleri şiddetle reddetmiş ve artık son olarak bu insan taslaklarının ne olduklarını göz önüne sermeyi vazife bilmiştir.

Tâ ki, cephemizin halisleriyle sahtekârları gün aydınlığına çıksın ve para mukabili küfre iman bileti kesen, yahudi, komünist ve her türlü dinsizden beter tıynetler, ruhlarının apaçık röntgen camiyle müminlere arzedilsin... Böyle olduğu, şunun için hayırlıdır ki, kervanımızda sadıklardan başka kimsenin bulunmaması muradiyle, Allahtan ve o Büyük Velî'nin ruhanîyetinden gelme bir tecellidir bu...

1. Bu gazetenin rolü, kendisini din fetvacısı yerine koyan bir sahtekâr marifetiyle her ân, dine taarruz eden bir Başbakana iman ve İslâm vesikası vermek, yani iman ve İslâmı para karşılığında satmaktadır!!!

2. Birkaç bin basılıp ancak birkaç yüz satabilen bu gazete, Ankara'da Plânlama Teşkilâtı vesaire gibi devlet müesseselerinde bedava dağıtıldığına göre, bir taraftan dinsizliğe ivaz verirken öbür taraftan müslümanlara mümin görünmek politikasında bir Başbakanın reklâm kâğıdıdır!!!

3. Bu gazetenin başındaki başsız adamın rolü, seneler senesi İslâm yolunda faydalı eserler neşrettiği hissini verdikten sonra, paranın kokusunu alır almaz topyekûn itikat ve ameline kıymış olmaktan ibarettir!!!

4. Bu adam, Büyük Velî'nin en derin hüzün ve meysuyetle söylediği "bu memlekette İslâm gelemez!" sözünü, Başbakanın sadece şeriat aleyhtarlığıyle söylediği "bu memlekette teokrasiye yer yoktur!" sözüne eş tutacak kadar alçaktır!!!

5. Bu adam, Büyük Velî'ye mensup olmadığı gibi, ondan aldığı icazatname dahi sahtedir. Bu adamda en küçük ilim ve fikir haysiyeti de yoktur ve eserleri kelimesi kelimesine intihal (hırsızlama)dır!!!

6. Bu adam, din düşmanlığıyle maruf bir mizah gazetesinin sarhoş ve serseri, kubur faresinden daha çirkef ressamını maşa diye kullanacak derecede âdi ve haysiyetsizdir!!!

7. Bu adam, Büyük Velî'nin evlâdları ve en sadık mensupları tarafından lânetlenmekte ve en hafif tabirle "her halde çıldırmış olmalı!" diye vasıflandırılmaktadır!!!

8. Bu adamın yaptığına "intihar" diyenler, şimdi "intiharı da geçti!" demektedirler. Doğru, bu hareket, kendi ifrazatının kuburuna girip orada intihardan farksızdır!!!


Büyük Doğu Dergisi - Şubat 1971, S.6, sh.12-13

Yorumlar

Popüler Yayınlar