Madem ki söz sevgiliye dair değil, akılda tutmak ne lâzım?..
-Ey
vücut tarlasının bereketi; ey ziyan olan ömrümün, elde kalan mahsulü!
Övüncüm, şerefim, ümidim, oğulcuğum! Gönlü yıkık ihtiyar isterdi ki,
bizden bu taht boşalınca, obamıza sen hâkim olasın. Halk seni görende
beni ansın, adım seninle beka bulsun. Yoksa mirasım, varlığım ve obam
yok olacak. Genç iken âşık olmak bir hünerdir belki... Belki olgunluk
sınırına ulaştıran kılavuzdur. Şimdi ise akıl ve olgunluk çağıdır.
Bu maceralar sana yakışmaz. İnsanın kendi cinsi ile gezmesi hoştur.
Bırak artık şu vahşi hayatı; terk et çevrendeki vahşileri, kurdu,
kuşu... Ötelere göçme zamanım geldi, anacığın yapayalnız kalacak.
Dünyada ümit bir direktir; ümidimizi yıkma. Hercayî ve derbeder olma.
Mecnun bu sözler üzerine başını kaldırdı. Bir an delilik zincirini kırmayı düşündü, ama yapamadı. Şöyle cevap verdi:
-Ey cihanda varı ben olan babam!.. Senin bu cisim ve canda neyin var?
Cana tamah etme ki elbet geçicidir.Varlığını bir yana koy ve bir
başkasının bil. Senin mecburen koyup gitmekte olduğun bir yere beni de
bırakıp ne edeceksin? Oğlunu da kendin gibi hayal et. Malının başına
geçtiğini farz et; o da başkasına koyup gitmeyecek mi, erinde
gecinde?.. Hiç paramparça olmuş şişenin yapıştırılmasına imkân olur mu?
Ben o hâldeyim ki özümden haberim yok. Sense sözümü tut, diyorsun. İçim
dışım aşk. Batmışım bu deryaya. Sabrımı yele vermişim. Ben nerde;
aşkımı bırakmak nerde? Ev bark, soy, sop, töre, âdet dedin. Bana birçok
şeyler sayıp döktün. Duydum. Ne çare ki unuttum. Madem ki söz sevgiliye
dair değil, akılda tutmak ne lâzım?..
Mecnun birden sustu ve
bir “ah!” etti. Sonra kolundan kanlar akmaya başladı. Görünce bu hâle
babasının telaşlandığını, “Dur” dedi,”üzülme. Leylâ kan aldırdı
demincek. Cerrah koluna neşter vurdu, eseri bende göründü. Bu hep
böyledir, can ile canan arasında. Gördün ki babacığım, biz de ikilik
yok. Birbirimizde ayrık can yok. O, odur; ben de benim, sanma!.. Bu iki
cisim bir canla ayaktadır. O mesut olursa, artar sevincim; üzülürsem
ben, acı çeker o.”
Yaşlı baba sırra vâkıf oldu.Bu işin batıl olmadığını anladı. Ancak oğluna son bir vasiyette bulundu:
-Ben
öldüğümde, oğul, öz âdetimizle inle ve sevabını bana gönder. Bari dost,
düşman, ardımdan ağladığını görsün ve sana hayırsız evlat demesinler.
Kimsesizliğim benden sonra annene utanç vermesin, halkımız benim de bir
veliahdım olduğunu bilsin.
Cân verme gam-ı aşka ki aşk âfet-i cândır
Aşk âfet-i cân olduğu meşhûr cihândır
İskender Pala
Leyla ile Mecnun
Yorumlar
Yorum Gönder